19 Kasım 2024 Salı
Bir canlının “Keçi koyun dana her neyse artık” diğer bir canlının “adı üstünde insan” ellerinde bağıra çağıra can vermesi kadar acı ne olabilir? Tarifi imkânsız bir acının acısı ruhumuzun derinliklerine işlemez mi?
Göz göre göre çaresizce ölüme sürüklenmek kolay mı? Gözlerimiz önüne serilen böyle acıklı bir görüntüyü kabullene bilir miyiz? Ve kolay mı zorluklarla boğuşarak kasabın keskin bıçağına boyun eğmek?Ödemeyi elden alan şişli escort hatunlar sizleri bekliyor.
Kutsal bir kılıf uydurarak kurbanlığın Allah yoluna kurban edilmesi câiz mi hocam? Allah aşkına neyin kurbanı bu kurbanlıklar? Yoksulun 4 gün boyunca yılda bir kez karnını etle doldurması ile yoksulluğa
teselli ikramiyesi mi dağıtıldı? O da şansı yaver giderse tâbi. Ya sonra? Ya kalan 361 günü nereye
koyacağız? Yoksul bir hayatın midesi diğer günlerde yani 361 gün bayram edecek mi? sefaletle her gün boğuşan yoksulun çilesine hangi bayram merhem oldu ki? Yoksulun çilesini Allah’a havale ettik? Allah’ın
takdiratı böyle, öyle mi? Ve bu arada zengin doğal gaz, petrol ve su kaynaklarından, madenlere ve tarım arazilerine el koymak adına emperyalist ülkelerin kasten çıkardığı savaşlar orta-doğu halklarının feleğini şaşırttı.
Masum halkların durduk yerde teknolojik silahlara kurban gitmesini hangi gerekçeye dayanarak
yorumlarız? Gerekçe mi? buyurun, aklımızı, ruhumuzu, bütün benliğimizle dış bağlantılı kutsanmış şeyh kılıklı bozuntulara tutu bırakırsak. Tabi ki ağzımızın ortasına okkalı bir şamar işareti bırakırlar.
Sancılı orta-doğu coğrafyasında dökülen tonlarca kanın, bir damla petrolün yanında hiç bir kıymet-i
harbiyesi yoktur!
Barut fıçısı gümledikçe, ahlar, vahlar, gözyaşı ve çığlıklar, köşe bucak kaçışlar birbirleri ile adeta yarışa tutuşurlar.
Orta-doğu coğrafyasında huzurlu bir yaşamı yaşamak mucizelerle izah edilebilir ancak. Yani kim vurduya kurban gitmek istemiyorsak akıllıca uyanık olmak zorundayız.
Beyni yıkanmış bir cihatçıyı düşünün mezhebi farklı diye beyni yıkanmış diğer bir cihatçıyı Allah yolunda kurban etmesi caiz mi? Sözde her ikisi de İslamcı, birbirlerinin canını çıkaran bu cihatçıların hangisi şehitten sayılır?
Gidişatımızın kötü gidişi gözler önünde. Aman çocuklarımızı gözümüz gibi koruyalım. Böyle bir anormallik ancak orta-doğu coğrafyasında rastlanır dediğimiz an anında dini inanç anlayışımız sözlü yâ da bedensel saldırılara maruz kalır. İnanç anlayışımızı yargılayanların sürüsüne kıran girsin, haddi hesabını hiç sormayın. Dinsizlikle suçlanmaya alıştık zaten. Ortadoğu coğrafyasında bir damla petrol, dökülen tonlarca kan! Gözü dönmüş cehalet Ortadoğu coğrafyasını kan deryasına çevirdi. Ve halklarına katliam üstüne katliam yaşattı. Hiç iyiye gitmeyen ve olumsuz yönde gelişen gelişmeler karşısında hep birlikte çaresizliğimizin tutsağı olmuyor muyuz? Bir damla petrolün yaşattığı acılara tanık olmuyor muyuz? Petrol, su kaynakları, işlenmemiş madenler tarım ve hayvancılık ürünleri orta-doğu halklarına kan ve gözyaşından başka ne getirdi? Karşılığında neleri götürdüğünü iyi hesap edelim. Ecelsiz ölüm Ortadoğu halklarının zamansız göç edişi gibidir. Peki, nedeni nedir? Niye milyonları aşan canları, sözde kutsanmış kutsilerin kutsanmış çıkarlarına kurban ediyoruz? Sözde Allah katında kutsanmış kutsi şeyhlerin tarikatına kurban olmak için mi bütün kavgalarımız? Sorusu aklımıza hiç gelmiyor mu? Böyle tipi bozuk şeyh bozuntularına kutsallık payesi kimler tarafından verildi?
Kutsallık kerameti nerelerinde? Kurnazlıklarında mı? Fetbazlıklarında mı? Üç kâğıtçılıklarında mı? Allah Allah nidasıyla iyi niyetli saf vatandaşları ucuz yollu kandırmalarında mı?
Hayret bir şey! Aklımızı kaybettik şeyhin kerametinde kurban olmaya can atıyoruz. yahu o şeyh kılıklı tiplerde senin gibi, benim gibi, bizim gibi etten kemikten bir insan türü olduklarına inanmıyorsak niye yaşıyoruz?
İnsanüstü mucizeler yaratan varlık türü olduğuna inanıyorsak yazıklar olsun aklımıza! Uzaydan gelmedi bunlar bu gibi tipler şeytanın kılık değiştirmiş şekli
Bilimsel çözüm yolu öneren aklımızı hiçe saydığımız gün bittik bu âlemde hemşerim. Bu aptal kafamızla sözde kutsanmış sahte şeyhlerin dizleri dibinde boynumuzu büker el etek öpmekten başka bir hiç bir şeye yaramayız.
Epeydir gelişmiş emperyalist ülkelerin ayak oyunlarına alet oluyoruz. Hem de bile bile ya da bilmeyerek. Bu yolda daha çokkk… Ömrümüzden ömür gider. Başımız bir yana uçar kıçımız bir yana uçar gövdemiz başka bir yana uçar, daha nice kurbanları feda ederiz. Yani anlatmak istediğim, hep beraber bile bile sahte şeyhlerin bir üfürüğü ile sonsuzluğa uçmaya gönül koymuşuz bir kere.
Elin adamı öyle kurnaz ki karanlık kuytu köşelerde karanlık ne dolapların çevirdiğine aklımız dahi eremez. Sonuçta kerizce, pisipisine b.k yoluna kurban gitmeyi şehitlik mertebesine sayarız
Evet, sözde cihat yolunda, birbirilerimizi nasıl kurban ettiğimizin göstergesidir birbirilerimizden nefret ettiğimiz. B.k yoluna giden Niyazi nihayet şehit düştü.
Hakkında ne methiyeler dizildi ne methiyeler. Kimler için ve niye?
Vay… O kurbanlık o hallerimize ki, kerizliğimize madalya takan kaderci bir topluma dönüşmüşüz ne fayda. Evet, o çok güvendiğimiz dost görünümlü emperyalist çakallığı üstlenmiş sırtlan sürüsünün dostça attığı dost kazığına maruz kalışımız kolay mı?
Kurbanlık bir davarın, bir koyunun, bir dananın yerine kendimizi koyalım bakalım. O an için yüreğimizde nasıl bir acı hissederiz? Hiç hesaba kattık mı? Özellikle çocukların gözleri önünde kesilen kurbanlar çocukların yaşam biçimlerini kötü etkilemez mi? yaşamak gözlerini korkutmaz mı? Göz bebekleri korkudan büyüdükçe, korkuları akıllarını bir hoş etmez mi? Kan dökmenin kutsallığına kurban gitmezler mi? böyle bir kültür anlayışı ile canice yetişen çocuklarımız,
Ne idüğü belirsiz kendilerine kutsallık kılıfı giydiren niyeti bozuk birilerine kul köle olmaz mı? Çocuklarına sahip çıkamayan toplumlar ne kendilerine, ne ailelerine, ne ülkelerine sahip çıkabilirler. Artık ilerde olabilecek olumsuzlukları hep birlikte tahmin etmek çok kolay.
Sizce kestiğimiz kurbanın attığı çığlıklarla bir kurtarıcıya ihtiyaç duyması kolay mı? ve bir kurtarıcı bulamayışı ve çaresiz ölümlerin en kahrediciliğine kurban gitmesi
Kolay mı? Aynaya baktım kurbanlık koyundan hiç bir farkım yok. Kutsallık adına işlenen cinayetlerin hiç eksik olmadığı bir ülkede, huzur içinde yaşamak kolay mı?
Akılsızlığımızla övünmenin bir anlamı bir kurtuluşu yoktur. Bir gün sıra bize geldiğinde nelerin başımıza geleceğini anlamalıyız artık. Akılsızlığımıza ne kadar kahretsek az. Bilinçizce döktüğümüz kurban kanlarında hep birlikte boğularak çırpına çırpına can vereceğimizi hiç aklımıza getirdik mi?
Orta doğu cehenneminde cayır cayır yanan çaresizlik, ateşler içinde yanan umutlar! Kan! kan! Hiç durmadan akan kan!
Daha nereye kadar sürecek çaresizce attığımız çığlıklar? hâlâ akıllanmadık mı?
Petrol mavisinde kırmızıya boyanan acayip bir Dünya’da.
Kurbanlık koyun gibiyiz hemşerim, Allah’a tapar gibi tapıyoruz celladımıza.
Bu güne kadar içine düştüğümüz yanlışlardan hiç pişmanlık duyduk mu? Gerçi asla pişmanlık duyduğumuzu sanmıyorum, bu güne kadar hiç bir bayramda pişmanlık duymadığımıza göre hiç sanmıyorum pişman olduğumuzu. Sadece ibadetimizi yerine getirmenin rahatlığı içerisinde güle oynaya kestik kurbanlarımızı. Bu bayramda tavan yapan sınırsız ego’muzla gerneşe gerneşe kameralara poz vermedik mi? Yaşanılan yoksul bir hayata Allah yolunda kurban ettiğimiz kurbanlığın fotoğraflarını göndermedik mi? Peki, neyin hayırı bu verdiğimiz kurbanlıkla poz? Göstere göstere zengin bir hayatın kibir dolu hayatını, yoksul bir hayata göstermedik mi? Ne mutlu insani anlayışımıza ki kestiğimiz kurbanları Allaha bağışladık.
Allah yoksullarımızın varlığına zeval vermesin. Yoksul bir hayat olmasa bazı uyanıklar geçimlerini nereden çıkaracaklar? Kul hakkına sığınarak, kul hakkı yiyerek mi?
Yani yoksulu yek ekmeğe muhtaç. Bırak ki namın yürüsün Behçet! Bir yolunu buluruz zahir kestiğimiz kurbanlar günahlarımızı affettirir nasıl olsa.
Ha gayret kurban etlerini dolduralım buzdolabına, doldur meyhaneci doldur bir yıl boyunca kafana göre takıl. Çatlayıncaya patlayıncaya tıksırıncaya kadar tıka basa ye tıkan tıka basa doy doya bildiğin kadar doy! Yarısından çok daha fazlasını çöp konteynerlerine yedir.
Yaşamasın bayramdan bayrama Dünya’ya şanssız gelenler! Yaşasın karnı tokların şanslı saltanatları! Yoksulu çatlatmak ne keleş kele…
Vay be..! Mahsuni Şerif’in söylediği gibi. “çingene çingene hayat sana mengene”
her ne kadar pişman olmasakta. Yine de son pişmanlığımıza hayıflanır yine de bildiğimiz martavalı okuruz. Son pişmanlık fayda getirmez. Hiç merak etmeyin biz yaşlılar nice acılarla koyun koyuna yaşadık yaşayacağımız kadar. Bundan sonra yaşasak ne yaşamasak ne? vırrığmız gitmiş tırrığımız kalmış. Önemli olan bizden sonra ki gelecek nesillerin insan gibi yaşaması.
Acılar sağanak yağmurlara benzer dolu dolu teknolojik bombalar gibi yağarsa, lütfen kurban ettiğimiz kurbanların çığlıklarını gözlerimizin önüne getirelim. Ne anlatmak istediğimi umarım anlarsınız. Evet! evet! Tepemize yağan bombalarla pişman olacağımız o günler her ne kadar uzaklardan duyulsa da aslında çok yakınımızda ve burnumuzun dibinde.
Yaşayan her bir canlı ne zaman sorumluluk anlayışı kapsamında birbirlerine karşı vicdani sorumluluk taşırsa, işte o zaman bayramların kutsallığı bir anlam içerir.
Saçma kötü bir gidiş yaşayan her bir canlıya tehlike çağrısı gibidir. Bilgisizliğimizle övünmek cehaletimizi tetikler ancak. Gerekli önlemleri almak asli görevimizin başında olmalı ki hayatta kalmasını bilelim. Bilim ağırlıklı mantıki bir felsefi anlayışla dengesini yitirmiş eko sistemi yeniden inşaa etmezsek kurban ettiğimiz kurbanlıklar gibi doğanın acımasız kanunlarına kurban gideriz. Uzaklardan bakarız canımızın çektiği her mutluluğa.
Çözüm! Evet bilimsel her çözüm en uygun çözüm yöntemidir. Çare çare mutlaka toplumsal bir çare! En güçlü kurtuluş yolumuzdur. Eko sistemi dengesizliğe kurban edersek, toplu katliamlarla önlemeye çalışmak canlı yaşamı kökten yok etmek anlamı taşır ki bu da yaşayan hiç bir canlıyı kurtarmaz. Toplu katliamların bayramı olmaz.
Ve bu acımasız kurban anlayışını bayram diye kutlamak hangi akla ve vicdani anlayışa sığar? Anlamış değilim. Vahşi hayvanlar bile karnını doyurunca av sürülerine günlerce yaklaşmaz. Gün gelir kurban ettiklerimizin ahları bir tutarsa ya? Seyreyleyin siz gürleyen gümbürtüyü, ahları çok ağırdır, barut kokulu bomba çeşitleri gibi ağır. Yağmur yağmur tepemize öyle bir çakılır ki anamızdan doğduğumuza pişman oluruz.
Ağlamak yok arkadaş, zira kurbanlığı kurban ederken o gün bu zorlu günlerin kolay olmadığının hesabını yapmalıydık. Şükür’e sığınırsak şükür can kurtarmıyor. Çakılıp kalırız çakıldığımız yere ve anlarız dünyanın kaç bucak olduğunu.
Anya mı yaman Konya’mı yaman öğretirler öğreteceklerini. Sığınacağımız delik nerede ara ki bulasın. Kurtuluşu artık anamızın damında mı buluruz? Yoksa umduğumuz cenneti öteki yalan dünyanın cehenneminde mi buluruz?
Sonucu belli acıklı bir trajediyi hiç kimse Allah’ın takdiratı saymasın. .
Bu cehaletimiz var ya! Bu cehaletimiz, tam bir baş ağrısı, başımıza daha çok işler açacak. Bağrında yaşadığımız şu Dünya’nın cennetinden ne gibi bir fayda gördük
ki? Öteki yalan Dünya’nın cehenneminde cenneti hayal edelim.
Bütün dostların vicdanlı bayramlarını en içten dileklerimle kutlarım!
Lütfen eko sistemin ayarları ile oynayıp, dengesini bozmayalım..