25 Ekim 2024 Cuma
“Seninle yan yana, can cana, bazen kol
kola, çok zaman manzaram sen iken yürüdüğümüz o bozuk yolların hatrına..
Bir tek gün bile unutmadan seni, gidişini, bir daha hiç gelmeyişini ve yüreğimin yüzüne batırılmış bir koca çuvaldız gibi hatrımda tutarken seni, bu Kozanın her bir
sokağında seni aradığım yılların hatrına..
Bir sofrada kuru soğan ve çökelik, bir de tere eşliğinde yediğimiz tuz ekmek hatrına..
Hani hasta olduğumda evden koşa koşa getirip anama verdiğin, hayatım boyunca içtiğim, en güzel tarhana çorbasının hatrına…
Çifte beliğine nergis takmak için toka alacakken,
bana da ver iki tane dediğimde
Çarşambacı Enver abi gülmekten kırılmıştı. “Aynı babasının oğlu” demişti.
O gülümseten günler hatrına..
Fırfır Mahmut’un söylediği “leylim leeey..” şarkısında gözlerine baka baka oynayıp, bütün mahalleye kendimi ihbar ettiğim o deli zamanlarımın hatrına…
Çay başında bir it öldüren şarabının mezesi olan
hikayemin dillere düşmesine, babanın mahcubiyet, annenin ise tam tersi gururla baktıgı o müptezel kaybedenim ben, bu gerçeğin hatrına..
Asma teveğinin, kahve telvesinin, bardakla kırılmış zeytinin, mor incirin, kara perpilin, gölgesinde seni ilk
kez öptüğüm sıtma ağacının, hani senin yüzünden
vurulunca dökülen kanım hatrına..
Oralar çok mu uzak, çok mu güzel yoksa.. bir kere gel.. ben hala aynı yerde hatrını sayacağın şeyler düşünüyorum böyle.. Neyyse…
(Kurtkaya)