Tayfur Avcı

Tayfur Avcı

22 Ağustos 2024 Perşembe

SEVİYORUM LAN…

SEVİYORUM LAN…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Verdiğin vesikalık resmindi zulam da gizlediğim. Tek
tesellim resmin. Günah mıydı, sevap mıydı, suç muydu, dost sırrı’mıydı ya da düşmanlarımdan korunmak için belimde taşıdığım silahım mıydın?
Yadırgıyorum, gizlememeliyim, afişini çoğaltıp asmalıyım dört bir yanımı kuşatan duvarlara, koridorlara, yollara.. utanmamalıyım, saklamamalıyım, yerli yersiz bakmalıyım, bakarken düşler kurmalı, uyumalıyım bakarken. Büyütüyorum, asamıyorum afişini duvarlara. Tutkal yok yapıştıracak. Tutkal almaya gidiyorum Aydınlı Ali ye.. Tutkal hazır, elimde fırça, kolumda afişlerin. Kozanın tüm evlerine, en güzel, en yüksek duvarlarına asıyorum. Afişlerinle doluyor şehir. Rahatım asarken, korkusuzum. Belimde silahım yok, Ahmet de, İbo’da korumuyor beni.
Sen bana yasaksın hem de ne yasak. Unutmuş gitmişim be.. yakalanıyorum. Takmıyorlar bileklerime kelepçeyi. Senin önüne çıkarılmadan cezam kesiliyor. Sırta bir kurşun, ben kanlar içinde, Saimbeyli caddesi kanlar içinde. Çıplak kadın resimlerinin süslediği, kahpeleri anlatan gazeteleri üstüme örten yok. “Duvarlara afiş asan bir terörist dur ihtarına uymayınca ölü olarak ele geçirildi “ diye manşet veriliyor. Manşetlerde ne aşktan, ne sevdadan nede senden haber var. Manşette villalar, taksiler, daireler, zayıflama aletleri ve ansiklopediler.. Ben vuruluyorum ve satır aralarında kaybolup gidiyorum, birde senin yüreğinde… deneme bonusu
Kimsecikler yok şimdi buralarda. Yollar boş. Bir ben varım, birde sen. Fırsat bu fırsat, çıkarıyorum seni zulamdan, yavaş yavaş incitmeden, örselemeden. Verdiğin günkü gibi, yada ben öyle görüyorum. Bakıyorum uzun uzun ilk kez görürcesine, ilk kez tanırcasına, ilk kez keşfedir cesine.. Geziniyor gözlerim yuvarlak omuz başlarında, karanfil dal boynunda, açmaya durmuş gül kırmızısı dudaklarında, gözlerinin berraklığında, saçlarında..
Her milimetre karenin resmini kazıyorum beynime, ezberliyorum. Ne yöne baksam, indirsem göz kapaklarımı karşımda sen. Bekle diyorum. Uzun bekleyişleri sevmemde. Sende heykel gibi kıpırtısız soluksuz, cansız bekleyen minik serçe gibi.. gene de bekle diyorum. Üç ay, altı ay, bir yıl bin yıl.. tarih veremiyorum. “ Nerede bekleyeceğim” diyorsun. “Evimizde!” Evimiz yok ki. Doğru ya.. öyleyse sokak arasında bekle beni, çay başında, sizin evde bekle beni. Odanın penceresi yola baksın. Sana gelince sazı alıp Ferdi’den “Bizim sokaklar” türküsünü söylerim pencerenin altında. Sende perdeni aralayıp bakarsın sevgiyle. “Sen zurna dahi çalmasını bilmezsin ki” dersin. Senin için şiirler yazıp okurum. “duyuramazsın ki” dersin. Ellerini tutup, avuçlarını okşarım. “bulamazsın ki..”

Bende “SEVİYORUM LAAN..” diyerek naralar atarım kimselere duyurmadan.
İşte bunu beceririm değil mi ………?

(Karakaplı defterden alıntı)