25 Ekim 2024 Cuma
Yıllar önce, bizim köy yolunda aracımla giderken yolun ortasında ağzı köpürmüş halde sıra sıra yatan ölmüş inekler görmüş, çok üzülmüş, fotoğraflamış “Yazık köylünün ocağına ateş düştü” başlığıyla haber yayınlamıştım.
Dönemin Sevgili kaymakamına da konuyu iletmiş, gariban köylüye 1 inek yardımının sözünü de almıştım, sonrasında kaç defa hatırlattığım halde koskoca devletin kaymakamı sözünde
durmamış geçiştirmişti.
Zatıalileri siyasi propaganda işleriyle pek meşguldü…
Cumartesi günü gerçekleşen bu olay nedeniyle ilçe tarım müdürü bizatihi gelmiş, köylüye ne olduğunu sormuş, durup dururken ineklerinin öldüğü yanıtını aldığını, daha sonrasında yapılan tahlillerde ineklere mazot mu, yaramaz bir ilaç mı sıkıldığının ortaya çıktığını söylenerek anlatmıştı.
Köylü ise kendisine kızan ilçe tarım müdürünün elini havada bıraktığına çok canı sıkılmış, içerlemiş sonrasında bir siyasi partiden aday olan bu bürokrat için “Oy için avucunu yalasın” demişti…
*** *** *** ***
Dün akşam 23:00 sularında köye giriş yaparken baktık duman
kokusu ve alevler sarmış sağ yanı, sordum ahır yanıyor dediler. İtfaiye erleri elektrik kontağından çıktığı söylenen yangını söndürüyordu.
Hemen iş güzarlık ettim, mesleğimiz ya, atladım gidip çekeyim de, eskisi gibi değil zaman değişti, devlet elini daha çabuk hareket ettirir, vicdanlı, idealist yardım elini köylüye uzatacak STK’lar, kişiler de var, diye düşünerekten tam çekim yaparken; ahırı yanan köylünün sesiyle irkildim:
“Çekme! Hele sen hiç çekme; seyire ihtiyacımız yok, çek get burdan”
Ulan yerin dibine girdim. Ortada büyük bir suçlu vardı sanki, o da haberi yapacak kişi ha!
Ne gariptir 10 yıl önce inekleri ölen köylünün ahırında yangın çıkmıştı.
Bozuldum, oldukça şaşırdım. Biz adama nasıl bir fayda sağlarız derken; köylü seyredildiğini
düşünüyor, magazin haberi mi çekiyorduk ki!
Öyle anlaşılıyordu ki köylü efendi sanki yangından memnun olan, sevinen varmış gibi öfkesini kel alaka yere kusmaya çalışıyordu.
“Ulan sen hiç insan değil misin, biz geçmiş olsun diyelim, bir yardımımız dokunur mu acaba peşindeyken sen nasıl oluyor da böyle hastalıklı cümleler kuruyorsun” demenin sırası, zamanı
değildi…
İçim içimi yedi bir şey demedim, tamam, çekmiyorum dedim,
telefonu kapattım, hızla terkettim orayı.
Belli ki adamın için yanmış,
yanmış da sanki diğer 10 muhabir çekim yapıyor o da köylüsüne “Hele sen hiç çekme” diyordu.
Bunu söylerken aslında geçmişteki kaymakam beyin gerçekleşmeyen sözünü hatırlatıyor gibiydi…
(Kimbilir belki de bilinç altında saklamıştır, büyütmüştür)
Yaşadıklarıma ve iyi niyetime oldukça üzüldüm. Ruhbilimsel çözümlemelere gittim…
Başına kötülük gelenler eğer diğer insanların sevindiklerini düşünüyorsa, başkalarının başına gelen kötülüklere de mutlaka kendileri seviniyordur…
Sürekli hayvanlarla iç içe
yaşamak insanları anti
sosyalleştiriyordur.
Bundan sonra sakın iyilik istemeyenlere iyilik yapmaya çalışma!
Herkesle konuşma, herkese
selam bile verme!
Hemen telefondaki videoyu
sildim.
İlk defa köyden soğudum…
Babam rahmetli rüyasında dahi köyü gördüğünde o gün
uğursuzluk yaşadığını, işlerin kötü gittiğini söyler, taşından,
toprağından başlardı…
Ben hep inançlı, mütevazı; fesatlığı, kıskançlığı, kötülüğü istemez, derin insan Abdullah Hoca dedemin torunu olmaya çalıştım.
Ormanları ve hayvanları sevdim, iyi insanlar da daima iyidir zaten.
Günlük hayatta hiç tanımadığımız insanların yüzlerce haberini
yapıyor, insanlara yardım eli uzanması için gayret ediyoruz.
Köylü o hale gelmiş ki, benim
yoluma kum dökeceksin ama,
gıcık aldığım şu adamda bu
yoldan geçiyor, dökmesen!
Size sorarım: Köylü hala milletin efendisi midir?